-
1 nasıl
'nasıl wie?; welche(r), was für ein(e)?; wie (sehr); wie bitte?;nasıl ise wie … auch immer;nasılsınız? wie geht es Ihnen?;bu nasıl bir adam? was ist das für ein Mensch?;nasıl olsa wie dem auch sei; irgendwie;nasıl olur wie kann das sein?;… hem de nasıl! und wie!;nasıl geldiniz? wie ( oder womit) sind Sie gekommen?;nasıl, bir daha söyler misiniz? wie bitte? Würden Sie es noch einmal sagen?;nasıl ki (so) wie (auch) -
2 da
da <de> konj1) auch, ebenfalls, gleichfallsben/sen de ich/du auchne kadar bekledimse de... solange ich auch wartete...2) damitonu bana ver de işimi göreyim gib es her damit ich meine Arbeit machen kann3) dennbu \da ne demek oluyor? was soll das denn heißen?Hasan \da kim oluyormuş? wer ist denn eigentlich Hasan?yağmur yağacak olsa \da auch wenn es regnen sollte5) nochbugün daha \da iyiyim heute geht es mir noch besser7) undçalıştı \da başardı er hat gearbeitet und hat es geschafftsen otur \da ben gideyim bleib du mal sitzen und lass mich gehen8) sondernHasan gitmedi de Zeynep gitti nicht Hasan sondern Zeynep ging9) (hem... hem) sowohl... als auchkadınlar \da erkekler de sowohl die Frauen als auch die Männer10) ebensomatematiğe olduğu kadar dillere de istidadı olmak ebenso sehr für Sprachen wie für Mathematik begabt seino \da benim kadar uzun konuştu sie sprach ebenso lang(e) wie ich11) dochyıllar nasıl \da geçiyor! wie doch die Tage vergehen!
См. также в других словарях:
nasıl olsa — her durumda, er geç Ölüm nasıl olsa gelecek diye düşündü. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
nasıl — zf., T. ne + Ar. aṣl 1) Bir işin ne biçimde, hangi yolla olduğunu belirtmek için kullanılan bir söz Ben dudaklarımın ucuna gelen bir suali nasıl sorduğumu, niçin sorduğumu bilmiyorum. S. F. Abasıyanık 2) Bir hareketin yapılış biçimine duyulan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
piç etmek — tkz. 1) (bir işi) yapayım derken bozmak, çıkmaza sokmak 2) (bir işi) tadını kaçırmak, tatsız bir durum yaratmak Can sıkıntısı, pişmanlık ve öfkenin, bu Vaniköy akşamını nasıl piç edeceğini şimdiden kestirebiliyordum. A. İlhan 3) (bir işi) boş… … Çağatay Osmanlı Sözlük
er geç — zf. Erken veya geç, her ne vakit olsa, sonunda, önünde sonunda Ortada şimdiden kırılmış dökülmüş şey yok. Er geç nasıl olsa aralarını bulurum. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
esasen — zf., Ar. esāsen 1) Başından, temelinden, kökeninden 2) Zaten Esasen bende kabahat ki sizin gibi dönek insanlarla yola çıkmışım. O. C. Kaygılı 3) Nasıl olsa, gene Esasen, Mediha Hanım gelmese şimdi de hastayı yalnız bırakamayacaktım. H. E. Adıvar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
navlun — is., Rum. 1) Bir yerden başka yere ulaştırmak için gemiye alınan eşyanın bütünü 2) Taşıyıcı tarafından, gemisinde taşınacak yük için istenen ücret Kendi kesemden navlun parasını ödeyecektim, nasıl olsa. E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
taksit — is., Ar. taḳsīṭ Bir borcun belli zamanlarda ödenmesi gerekli olan parçalarından her biri Sen nasıl olsa memursun, taksitle her şeyi alabilirsin. Ç. Altan Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
adamlık (veya insanlık) sende kalsın — 1) iyilik bilmese de sen yine iyilik et anlamında kullanılan bir söz 2) bu işi nasıl olsa sana yaptıracaklar, bari kendiliğinden yap da onurunu koru anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
Azraile bir can borcu olmak (veya kalmak) — 1) nasıl olsa öleceğini kabul etmek 2) hiç kimseye borcu kalmamak, bütün borçlarından kurtulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
alâeyyihâl — (A.) [ لﺎﺣ یا ﯽﻠﻋ ] her nasıl olsa … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
ALA-EYYİ-HAL — Herhâlde, mutlaka, elbette, her nasıl olsa … Yeni Lügat Türkçe Sözlük